Yazarın İlk
notu Sizin için özel bir şarkı
ya da türkü var mı; sizi çocukluğunuza götüren, annenizi,
sevdiğinizi ya da lise yıllarınızı hatırlatan bir şarkı?
Mesela çocukluğunuzda mandolin çalınır mıydı evinizde ya
da hep aynı türkü beklenir miydi radyoda? “Ordunun Dereleri”
çalarken ağlar mıydı evinizin kadınları. İlkokula başladığınızda
size sanat müziği öğreterek şaşırttı mıydı sizi öğretmeniniz?
Sahi evinizde ne tür müzikler dinlenirdi. Büyükbabanız Mahsuni
Şerif sever miydi mesela, ya da babanız ne dinlerdi, siz
neyi severdiniz?
Kulağınızı tırmalayan, sizi güldüren ya da tacize varan
sözleriyle sizi kızdıran “Amanını yandım taksi, şu bayanlar
ne aksi” gibi şarkılar var mıydı çocukluğunuzda?
Aslında bu yazıyı yazmaya başladığımda; sizinle bir kafeteryada
oturup müzik ve toplum üzerine karşılıklı söyleşmenin, daha
güzel olabileceğini düşündüm. Öyle ya, eğer samimiyet gerektiren
bir konuysa konuşulan; mimikler, ve vurgular muhakkak ki
çok şey ancaktır… Ancak şu an itibarıyla bu mümkün olamayacağına
göre, yazının gücüne sığınmak daha doğru ve tutarlı olacak.
Zira yazı dilinin de kendine özgü bir özgürlüğü var ve eğer
istenirse yazı diliyle de çok samimi ve paylaşımcı yazılar
yazılabilir…
Tabi bizim memlekette yazarların durumu da ilginç. Kimi
zaman yazarlarımızın; ellerinde yeterli boya olmayan ve
“dur şu rengi açayım, yok yok olmadı şununla şunu karıştırayım
hay Allah yine renk tutmadı” diyen ressamlar gibi hissettikleri
ve çeşitli baskıların da etkisiyle “dur şunu yazmayayım,
aman şuna dokunmayayım” gibi kaygılar taşıdıkları bir gerçek…
|
Yitirilmiş Bir Kültürün Bitirilmiş Varisleri...
"Ordu'nun
Dereleri"nden "Ali Kalkancı"nın Vaazlarına... Nasıl dönüştürüldük...
Bizim Şarkılarımız
Walkman’ların ilk örneklerinin Türkiye’ye yeni
yeni geldiği yıllardı… O günlerde annemin “çıkart onu kulağından sağır
olacaksın” diye bağırdığını ve onu duymazdan gelince de sinirlenip,
ses tonunu sertleştirdiğini hatırlıyorum.
Kulaklıkla müzik dinlemek ne kadar sağlıklıydı bilemem ancak, sesin
iç kulağa direkt girmesinin pek de hoş bir şey olmadığı gerçek; Walkmanınızın
cızır cızır sesiyle, yanınızdaki insanlara verdiğiniz rahatsızlık da
cabası.
Ancak
işin başka bir yönü daha var. Siz “aman kulağım zarar görmesin aman
kimse rahatsız olmasın” diye düşünüp walkman’i kulağınızdan çıkarttığınızda
bu sefer de, minibüs ya da taksi şoförünün müzik beğenisinin mağduru
oluyorsunuz. Yapacak bir şey yok, ya sinirlerinizi bozup şoförle kavga
edeceksiniz ya da iyi bir mazoşist olup olaydan zevk almaya çalışacaksınız.
Ben ikinciyi tercih ettim; Şoförlerimiz ne dinliyor, hangi şarkının
neresinde vitese Osmanlı tokadı atıyor incelemeye başladım.
Eskiden
minibüslerde Orhan Gencebay, Müslüm Gürses dinlenirdi. Ancak artık daha
farklı şeyler dinleniyor. Örneğin ilahiler ve Almanya’daki bilmem kim
hocanın vaazlarının bangır bangır çaldığı yolculuklarım oluyor. Bazen
de minibüsün içinde şoförün keyfine göre belirlenmiş bir radyodan, vaaz
dinliyoruz.
Hoca “Ey ahali, aman toplu taşım araçlarında bir kadının oturduğu koltuğa,
kadının popo sıcaklığı soğumadan oturmayın yoksa zina yapmış olursunuz”
diyor ve ben kıpkırmızı olup içimden “OHAAAA” diyorum, “Ben nasıl bir
tehdit misim meğer”
Oysa eskiden ne güzel şarkı türkü çalardı minibüslerde. Şarkıcı “Toprak
olur, taş olurum, yolunda yoldaş olurum, istersen kardaş olurum, MARAK
ETME SEN, MARAK ETME SEN” derken şoför kendinden geçer ve vitese sağlam
bir Osmanlı tokadı atardı, ben de içten içe gülerdim; günün stresini
atar olayı hayretle izlemeyi sürdürürdüm.
Sözün özü, bir dönem kapandı ve yeni bir devir başladı… Bu devrin, insanları
farklı, kültürleri farklı, dinledikleri de farklı elbet…
Çocukluk Yıllarımın Kahramanları,
Neredesiniz, Kalkın ve Kurtarın Bizi - *(Thick as a brick-
Jethro Tull)
Duvar Kadar Payidar
Ne diyordum; dinlemek ayrı şey, size dinlettirilmesi
ayrı şey, dinletilene katlanmak zorunda kalmaksa en fenası…
Bir yerlerde okumuştum, mahkumlara işkence olarak sevmedikleri müzikler
dinletiliyormuş. Dedim ya benim pek böyle bir sıkıntım olmadı çünkü
sevmediğim müzikle dalga geçmek ve eğlenmek gibi bir alışkanlık geliştirdim.
Ancak “Evlenilecek kızlar var eğlenilecek kızlar var”, “Çeksene elini,
kırcan mı belimi”, "O Şimdi Asker, canı neler ister" gibi şarkılar o
zevkimin de içine etti. Nesiyle dalga geçeyim, nasıl eğleneyim ki… Bu
şarkılar bence çerezlik bile değiller.
************
Bazı şarkılarda sözler vasat müzik
güzel oluyor, bazısında da sözler güzel müzik berbat olabiliyor ve haklı
olarak bu kadar güzel bir şarkı sözüne (ya da şiire) bu kadar kötü bir
müzik nasıl yazılır diye düşünüyor insan… Tabi hem sözleri hem müziği
harika olan şarkılarda yapılıyor. Hem de o kadar güzel şarkılar ki,
tüketim toplumu olduğumuz için, karambolda bir köşeye atılır mı diye
düşünüp üzülüyor insan.
Münir Özkul'un Unutulmaz Tiradı
| |