|
Bağlama sanatçısı, söz ve müzik yazarı, Anadolu müziğinin
dünyadaki elçilerinden, şair, yazar, sanatçı Muzaffer Özdemir’le Beyoğlu Deli
Mavi Türkü evinde Grafik Saati okurları için söyleştik.
|
Muzaffer Özdemir ve Röportaj Hakkında
Figen Füsun Pehlivan
|
İnsan beyninde neler olup bittiğini en çok eller anlatır, "yapraklarım
ellerimdir yüz bin yürek gibi çarpar" diyor ya Nazım Hikmet, Muzaffer Özdemir'in
ellerinde de bağlama, yüz bin yürek gibi çarpar.
Muzaffer Özdemir kimdir? Muzaffer Özdemir
"hayallerimdeki müziği parmaklarıma dökmüşüm" diyen bir sanatçı büyük bir
ustadır. Kültür olarak Anadolu halk bilimine yaslanır.
Peki bir sanatçıya bilgi donanımı ne
sağlar? Öncelikle ne yaptığını bilme erdemini ve kim ne derse desin doğru
bildiği yoldan şaşmama inadını sağlar. Çünkü ancak donanımlı sanatçılar
yeniliğin ve reformların kolay kabul görmediğini bilebilir ve yolundan sapmadan
üretebilir.
Onun çevresinde olmak demek, her an bir
espriye, harekete açık olmak demektir.
"Sahnede bağlamasına şöyle yukarıdan aşağıya
bir şelpe vuruşuyla Başlar iki beyaz güvercin çırpınmaya, Ve o an sevda
dökülür tellerden.
O an insanın içindeki en soylu duygular
yüzeye çıkar.
Görünmeyen bir yerde buluşur
dinleyicilerin ve sanatçının yürekleri,müthiş bir büyüdür bu.
Ruhi Su'yu anımsarsınız birden. Ruhi Su'nun motiflerden izler var dersiniz.
Haklısınız.
Sahnede duruşuyla her sanatçının bildiği
bir şeyi anlatır size Muzaffer Özdemir.
"Hiç bir canlı insan kadar sevilmemiş ve
emek verilmemiştir."
O bu saygıyla yaklaşır dinleyenlere. Ve o,
belki de bunun için, dünya çapında bir sanatçıdır.
Aşık Mahsuni Şerif'i de saygıyla anarak Muzaffer Özdemir hakkında söylediği şu
cümleyi aynen yazmak istiyorum: "Anadolu Halk Ozanlığı ve halk sanatçılığı
dalında bağlama en temel ötküdür. Şimdiye dek binlerce bağlama ve saz ustası
bağlamayı
otantik kalıpları içinde çağımıza kadar tanıttılar. Hacı Bektaş'lı bir Muzaffer
Özdemir var ki,ben onun parmaklarında çağdaş batı aryalarının sihirli ve sinsi
iniltilerini dinlerken evrensel müzikte devingenliğin inanılmaz aparatlarına
rastladım."
Şair yönüyle de Edip Akbayram, Hasret
Gültekin, Onur Akın gibi bir çok sanatçıların şarkılarına şiirleriyle
konuk olmuştur Muzaffer Özdemir.
Varsın Kültür Bakanlığı görmesin, varsın
basında çarşaf çarşaf resimleri çıkmasın. Müziği seven, duyarlı olan herkesin
benimsediği, çok fazla türkü veya Anadolu-caz dinlemeyenlerin bile değişik soluk
aldığı bir ustadır Muzaffer Özdemir.
Benim izleyici gözüyle görüşüm
birebir izlemek gerekiyor Muzaffer Özdemir'i, Hatta şansınız olursa geçen gün
gittiğim Muammer Karaca Tiyatrosu'ndaki gibi bir salonda.
Salon tıka basa dolu ama çıt çıkmıyor.
Sadece müzik ve siz.
35.sanat yılını kutlayan Muzaffer
Özdemir'e saygılarımızla....
BİR SOHBETİN ÖZETİ
-Yok olunca babacığım
Kavga-dövüş yeryüzünden
-Barışı dünyaya sığdıramazsan
Dünyayı barışın içinde sakla
-Bir de sevgi babacığım
Aşarsa insan boyunu
-Sevgiyi insana sığdıramazsan
İnsanı sevginin içinde sakla
-Umudumuz babacığım
Dağlarımızdan yüce
-Umudumuz daim aydınlık olsun
Uyanan seheri içinde sakla
Muzaffer Özdemir(EDİP AKBAYRAM ŞARKISI)
KUCAKLARIM SENİ
Şair olsam gelsem sana
Şiirlesem türkülesem söylesem
Zenci dişi aydınlığı alnında
Ve kestane gözlerinde bakışı
Akşam olsam gelsem sana
Uyusan bende uyusan
Usulcana öpsem seni
Aşıkcana kucaklasam
O seni gülüm
O seni
Kirpiklerin gözleri kucaklaması gibi
Kucaklarım seni.
Muzaffer Özdemir (Hasret Gültekin şarkısı)
ALKIŞLAR İÇİNDE
Mürşitten öğrendim aklım eriyor
Nere gitsem pir önümden yürüyor
Dünyanın her şeyi şuh görünüyor
Türkümü Şavşat'ın üstünde yaptım.
Dedemin omuzundan Kopuzu kaptım
Ozanlara koştum okula koştum
Şahım Köroğlu'undan aldım dersimi
Yarışımı Dorat'ın üstünde yaptım.
Buhar oldum çıktım bulut eline
Ellerim değmedi namert eline
Ne şerrine düştüm ne de kirine
Keyfimi Fırat'ın üstünde yaptım
Adımı kazıdım sahil semaya
Alkışlar içinde çıktım buraya
Azrail'in kolunda girdim halaya
Düğünümü Sırat'ın üstünde yaptım.
Döndüm, dönesiydim dertli dolabın
Gölgesine sığınmadım yalabın
Ateşinden geçe geçe çalabın
Arşımı takatin üstünde yaptım.
Muzaffer Özdemir
Yazan: Figen Füsun Pehlivan
|
|
|
|
"Deneysel Çalışmalar Yapmayı Seviyorum"
SORU:
Öncelikle yaptığınız müziğin adı nedir, nasıl tanımlıyorsunuz, son albümünüz ne
kadar sürede oluştu, kurguladığınız şekilde oldu mu?
CEVAP: Bu ilginç bir soru. Doğru söylüyorsun, her şeyi kurguluyor ve bir
albümde ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Genel anlamda sanatsal
gidişatımla ilgili olarak bence olmayan bir çalışmaydı.
Bugüne kadar 10 albüm albüm yaptım; bunların
çoğu deneysel çalışmalardı. (Albümlerimde) Anadolu müziğini, enstrümanlarla ve
deneysel tarzda yorumladım. .... Ancak (deneysel tarzda yaptığım çalışmalarla)
Anadolu Halk Müziği dinleyicisi, türkü dinleyicisi ve tasavvuf dinleyicisiyle
buluşmak pek de mümkün olamıyordu.
Aradaki mesafeyi ortadan kaldırmak istedim ve
deneysel çalışmaların yanı sıra başka çalışmalar da yapma gereği
hissettim. 3 yıl önce söz ve müzikleri bana ait olan 'Muzaffer Özdemir
türküleri' isimli bir albüm yaptım. Adından da anlaşılacağı gibi bu albüm bir
türkü albümüydü. Bu (albüm) türkü dinleyicisiyle buluşmak için yapılmıştı.
Geçen sene de nefesler isimli bir albüm yaptım. Burada
bahsi geçen nefesler; alevi, Bektaşi, Mevlevi nefesleriydi. Bu da nefes dinleyen
dinleyiciyle buluşmak için yapıldı.
Ancak
benim esas hedeflediğim, kendi ruhumu ifade ettiğim çalışmalar; deneysel
çalışmalardır.
Ben, bugünkü çalışmaların ve gelecekte
yapılabilecek çalışmaların üstüne bir şeyler ilave edebileceğim tarzda deneysel
çalışmalar yapmaktan keyif alıyorum.
"Kültür Olarak Türk
Halk Bilimine Yaslanıyorum"
SORU:
Çok araştırıcı bir insan olduğunuzu biliyorum. Yaptığınız müziği türkü olarak mı
adlandırıyorsunuz?
CEVAP:
Türkümsü, türkümsü
SORU:
Şarkı sözleriniz şiir tadında bu yönüyle türküler kadar kalıcı. Bunun yanı sıra
sizin müziğinizde, bir başkaldırının ve rock müziğin olduğu da söyleniyor.
Ne dersiniz?
CEVAP:
Evet rock diyenler ya da Muzaffer Özdemir müziğini caz olarak tanımlayanlar var.
Aslında sorunuzun cevabı, sorunuzun içinde de var. Gerçekten de yaptığım müzik,
tam olarak türkü değil. Ancak yaslandığım zemin Anadolu insanının kültürü yani
Türk Halk bilimi. Benim müziğimde farklı bir "Muzaffer Özdemir" tavrı olduğunu
söyleyebilirim. Bu kendini özellikle enstrümanlarda hissettirirse de aynı
tavrı türkü söylerken de hissettiririm.
"Ben Enstrümanın Her
Yerini Çalıyorum"
SORU:
Toplumsal evrimle beraber ele alındığında; geçmişten bugüne yaşadıklarınız,
müziğinize nasıl yansıdı. 15-20 sene evvelki Muzaffer Özdemir müziğe nasıl
bakıyordu, o günlerde yaşanan olaylardan müziğiniz nasıl etkiliyordu Şu an
bulunduğunuz konumdan müziğe nasıl bakıyorsunuz?
CEVAP:
Eğer bana istediğiniz bir soruyu söyleyin sorayım deseydiniz bunu sorun derdim.
Ben çocukluğumdan beri sazın klavyesini (sapını)
kullanarak müzik yapan bir insanım. Hatta uzunca bir süre sazın burguları hariç
her yerini çalıyordum. Yaylarını, tellerini… Sazı bazen yaylı saz, bazen de
perküsyon aleti gibi kullanıyordum.
Sazın
neresine dokunursak dokunalım, farklı bir ritim alır, farklı bir ses duyarız. Bu
dönemde (arayış yıllarında) çok saz kırdım elbette. Neyse soruya dönelim. Benim
sazın klavyesini (sapını) kullanmam insanlara ilginç gelmekle beraber eleştiri
de alıyordu.
"Saz klavyesinden (sapından) çalınır mı? Saz
bizim kutsal enstrümanımız; ulusumuzun toprağımızın sazı, öyle dalga geçer gibi
çalınır mı? Sapla çalmak ne demek, elle öyle hareketler yapılır mı?" gibi
yorumlar yapıldı.
Müzik
dünyası içinde ve özellikle de bağlama çalan vatandaşlar tarafından; biraz da
haset içeren bir yaklaşımla "Bu adam sazla dalga geçiyor, saz öyle çalınmaz;
Sazı doğru dürüst çalmasını bilmediği için öyle çalıyor" gibi eleştiriler
yapıldı.
Ama ben biliyordum. Biliyordum ki, (bir gün
gelecek ve) oradan başka yere çıkılacak, bir zenginlik elde edilecek. O yüzden o
dönemdeki eleştirilere aldırış etmeden yoluma devam ettim. Sonra haklı çıktım.
(Bağlamanın klavyesini kullanarak yaptığım) bu çalışma
spontane bir şekilde (kendiliğinden) halkın ilgi ve nazarında çok büyük bir ilgi
ve sevgi görünce, (o güne kadar) beni eleştirenler eleştirilerini geri çektiler.
(Diyebilirim ki) şu anda, Türkiye'de ve gurbetçilerimizin yaşadığı Avrupa
ülkelerinde; saz çalan bütün amatör ve profesyonel müzisyenler bağlamayı benim
gibi çalmaya çalışıyor. Hatta henüz (yeterince) saz çalamayan bir sürü insan,
albüm fotoğraflarında ve afişlerinde bağlamayı sapından çalıyor gibi fotoğraflar
çektirdi ve çektiriyor.
(Geçenlerde) popüler bir bağlama virtüözü
(normalde); sazın klavyesini dik tutarak saz çalmadığı halde yaptığı albümün
kaset kapağında (kartonetinde) ve albüm afişlerinde sazı dik tutup çalıyormuş
gibi fotoğraf çektirmiş.
Bütün bunlar şunu
gösteriyor; Bağlamanın bu şekilde
kullanımını kabul ettirmek benim için zor olsa da kabul edildi.
“Sanat ve spor bilimin gülen yanaklarıdır”
SORU:
Her evde bir bağlama olsa kültürümüzde nasıl bir
etkileşim olur, nasıl bir güzellik katar?
CEVAP:Bağlama
şart değil, ama her evde bir enstrüman olsa tabii ki iyi olur. Çünkü spor ve
müzikle uğraşmak insanı zenginleştirir.
Bence sanat ve spor bilimin gülen yanaklarıdır.
Enstrüman dosttur; insan gibi, kitap gibi iyi bir dost.
"Anadolu’daki
insanlar, Türkiye’deki insanlar müzik dinlemiyorlar, laf dinliyorlar"
“Asıl olan Nefestir"
Ses çıkarmak nefes alıp vermenin başak
ifadesidir. İneklerde ses çıkarır, ama asıl olan nefestir. Enstrüman (çalmak
demek) sesi bilinçli olarak yönlendirmek demektir.
(Enstrümanlar) nota dediğimiz şeyi içerir ve
notalar da (uyumlu bir) ses düzeneği oluşturur.
Sanat ve Görsellik:
"Bağlama Evrensel Bir Enstrüman Olarak Kabul Edilmiyordu"
SORU:
Bağlama sizce evrensel bir enstrüman mıdır? 50 ye yakın ülkede konser
vermişsiniz, yabancı müzik otoriteleri ve (Türk kültürünü tanımayan diğer ülke
vatandaşları sizin müziğiniz hakkında nasıl yorumlar yaptılar?
CEVAP: Burada iki soru var. Birincisi
bağlama uluslararası müzik dünyasında kabul edilen bir enstrüman mı? (Hayır)
öyle bir şey yok. Bunu hem yapılan müzikal çalışmalardan anlıyoruz hem de
pratikte görebiliyoruz.
Bakın internette 3 tane enstrüman bankası var.
Orada ilkel enstrümanlardan modern enstrümanlara kadar her türlü müzik aletini
görebiliyorsunuz. Ancak evrensel enstrüman bankalarında bağlamanın resmine bile
rastlamıyorsunuz. Demek ki bağlama, enstrümandan sayılmıyor.
Peki haksızlar mı?
Hayır çok haklılar. Çünkü hareketsiz
oturarak çalınan, görünüş olarak sapı ve telleri olan yuvarlak bir şey bağlama.
Birileri 5 dakika, 10 dakika ya da günlerce aynı şekilde oturup aynı şekilde
tutarak aynı el hareketlerini yapıyordu ve görsellik yoktu. Böyle bir müzik
aleti olmaz… Bununla (yapıla geldiği üzere) müzik yapılmaya devam edilemezdi.
Anadolu’da ve ülkemizde (yoğun olarak) müzik
dinlendiğini söylemek bile kolay değil. Ülkemizde insanlar (genellikle) müzik
dinlemiyorlar, laf dinliyorlar. Söz dinliyorlar. Söz de değil, kibar oldu. Yerde
sürünen bir şey, laf dinliyorlar, laf.
Somut örnek vereyim ben size; iyi kötü üstat
sayılan bağlamacıların yaptığı enstrümantal albümler satmıyor. Hiç satmıyor.
Yani Türkiye’de insanlar müzik değil laf dinliyorlar.
SORU:
İnsanlar laf dinledikleri için ya da enstrüman bankalarında yer almadığı için
bağlamamız enstrüman olarak sayılmıyor mu?
Cevap:
Sayılmıyor, sayılmazdı.
"Bağlama Adı Nereden Geliyor?
"Dede
Korkut kopuzun sapına misinaları bağlayıp bağlayıp bağlama haline getirdi ki
bağlama adı da zaten oradan geliyor"
SORU:
.Çok satan albüm iyi albüm iyi albüm müdür?
CEVAP:
O başka bir soru. Bağlama; eskiden enstrüman sayılmıyordu, (şimdi sayılıyor).
Bunu anlamak için bağlamanın tarihsel gelişim sürecine bakmak gerekir.
Bağlama kanatları olan bir
enstrümandır, yağmur gibi yağar, nehir gibi akar, rüzgar gibi eser,
ağaçlar gibi çiçekler açar.
Bağlama tarihinde 3 büyük
gelişme dönemi vardır.
Bunlardan birincisi çok eskilere dayanır.
Birinci büyük gelişme Dede Korkut'un kopuzun sapına misinaları bağlayıp
bağlayıp
bağlama haline getirmesidir ki bağlama adı da zaten oradan gelir. Dede Korkut;
klavye üzerinde kopuzun seslerini bölmüştür.
2. gelişme; Nida Tüfekçi önderliğinde, yüzyıllar sonra bağlama etüdü
yazılmasıdır. 3. gelişme de bağlamaya görsellik katılması ve farklı bir
çalma tarzı geliştirilmesi oldu.
Ben her enstrümanın görsel bir yanı olması
gerektiğini düşünüyordum. 35 yıldır müzik yapıyorum ve bağlamanın dinlenmesi
için yenilik yapmak gerektiğine inanıyordum.
Bağlama artık görsel bir enstrümandır; Bağlama
kanatları olan bir enstrümandır, gerektiğinde yağmur gibi yağar nehir gibi
akar, rüzgar gibi eser, ağaçlar gibi çiçekler açar. Bu artık herkes tarafından
kabul edildi.
Ta için; "Sponsor Bulamıyorum"
SORU:
Altı Enstrüman icat etmişsiniz, bunlardan en çok "Ta"yı önemsiyorsunuz ,
Ta'yı henüz bilmeyen okurlarımız için bize biraz anlatır mısınız? Ta nasıl bir
alettir, neden konserlerinizde "Ta" yı sıklıkla kullanmıyorsunuz? Ta için neden
“doğunun piyanosu" tanımlaması kullanılıyor? Kısaca Ta ve ta hakkında her şey?
CEVAP:
(Ta'ya konserlerimde sıklıkla yer veremiyorum
çünkü Ta için) sponsor bulamıyorum.
Ta’nın en önemli iki özelliğini söyleyeyim.
Birincisi benim tarafımdan yapılmıştır ikincisi de şu anda ses hacmi en geniş
enstrümandır.
Enstrumanlar dünyasında piyano çok saygın bir
alettir. Piyanonun saygınlığı ses hacmi en geniş (oktav genişliği en yüksek)
alet olmasından kaynaklanıyordu.
Şu anda piyanodan 1,5 oktav daha geniş olan tek
bir enstrüman var. O da Ta… Ta için bu sebeple, doğunun piyanosu dediler. Bu çok
hoş bir betimleme. Evet "ta" doğunun piyanosudur
Anadolu Müziğinin
Elçileri: Okay Temiz, Barış Manço, Muzaffer Özdemir, Fazıl Say...
SORU:Türk
müziği dendiğinde akla gelen dünya çapında isimler var mı, evrensel bir müzik
dili yakalamak için neler yapmak gerekir.
CEVAP:
İlk aklıma gelen Okay Temiz. Anadolu müziğinin
dünyada kendisini kanıtlamasında Okay Temiz’in çok büyük katkısı var. Hem
müzikal doku olarak hem de pratik olarak katkısı var. Okay Temiz 40 yıldır
dünyayı gezen ve pek çok ülkede konserler veren bir sanatçı. Üstelik Anadolu
Jazz yapıyor. Anadolu müziği yapıyor. Sanırım Okay Temiz’in yanı sıra Barış
Manço'nun da epeyce bir etkisi oldu. Söylemek gibi olmasın bir 30 yıldır da ben
geziyorum. Evet dünyanın her yerine gitmedim. Dünyanın yarısına gittim belki ama
o yarısına da defalarca gittim. Bu açıdan Anadolu müziğinin müzik
elçilerinden biri de ben oldum. Ayrıca Fazıl Say'ın da hakkını teslim etmek
gerek. Fazıl Say’ı da hürmetle analım. O da Anadolu’ya dayanıyor doku olarak.
Hıncal Uluç'un
Yazıları, Kültür Bakanlığı ve Var Olmanın Dayanılmaz Tepkisizliği
"Muzaffer Özdemir
anlatılmaz Görmek Lazım"
(Yazının ayrıntıları için lütfen videoyu
izleyiniz. Yazının tümü için www. sabah com.tr arşivini araştırabilirsiniz.)
SORU:
Devletin siz ve sizin gibi sanatçılara
üretkenliğinizin sürekliliğini sağlamak adına yapmış olduğu katkılar var mı ve
bu konuda sizin eleştirileriniz neler?
CEVAP:
Fazıl Say'a yapılanları biliyorsunuz,
aynısı bana da yapıldı. Fazıl Say'a yapılanlar (Fazıl Say bana göre daha göz
önünde bir insan olduğu için) kamuoyuna yansıdı.
Bana yapılanlara
bir örnek vereyim,
Cemal Reşit Rey'de "Ta" ile konser verdiğimde,
sağ olsun Hıncal Uluç benimle ilgili Kültür bakanlığına yönelik "Avrupa,
diyorsanız, Muzaffer Özdemir"i Avrupa'ya taşımalısınız diye bir yazı yazmıştı,
Bu yazı Kültür bakanlığı üzerinde hiç bir etki yaratmadı. Bir süre sonra Hıncal
Uluç bana durumu sordu ve Kültür Bakanlığına yönelik olarak bir yazı daha yazdı.
Kültür Bakanlığı da diğer bakanlıklar gibi kurdele kesmek ve ihaleleri takip
etmekle meşgul olduğu için olsa gerek, bu yazı da bakanlık üzerinde hiç bir etki
yaratmadı. Zaten Kültür Bakanlığı sadece gölge eder başka bir şey etmez.
"Tek
Bir Konuyla İlgileniyorum; Üretmek, Üretmek, Üretmek"
SORU:
Müzik piyasasındaki sıkıntılarınız neler,
Ekonomik kriz, ülkeler arası anlaşmazlıklar, savaşlar, sıradan insanları
da etkiliyor. Peki bunlar sanatçıyı farklı bir duyarlılıkla mı etkiler? Siz
sanatçı olarak nelerden etkileniyorsunuz?
CEVAP:
Bunları ben bilemiyorum. Çünkü ben tek bir şeyle
meşgulüm: üretmek, üretmek, üretmek. Ben, 3-5 bin yıllık bir Anadolu kültürünü
arkama alıp, 3-5 bin yıllık bir geleceği önüme koyarak üretmeye çalışıyorum.
Bakın, ben ayağında ortopedik sorunları olan bir arkadaşınızım.; ayağımın
sızısını duymamaya çalışarak çalışıyorum Nasıl ki ayağımın ağrısını duymamaya
çalışıyorsam aynı şekilde bu gibi günlük gelişmelerden ve politikadan da
uzak durmaya ve etkilenmem*ye çalışıyorum.
SORU:
Şiirinizle kitaplarınızla ve müziğinizle tamamen
kendinizsiniz, özgünsünüz , bunun sırrı ne?
CEVAP:
Her insan özgündür, ben sadece Muzaffer
Özdemir'le sizi buluşturmaya çalışıyorum.
SORU:
Müzik dersleri veriyorsunuz, nasıl bir
öğretmensiniz, aslında öğrencilerinize sormak lazım ama:)
CEVAP:
Ben sadece yol gösteririm, trafik polisi gibi. Öğrencilerime, enstrüman çalmanın
yanı sıra, Dede Korkut'tan, Yunus Emre'den Mustafa Kemal'den aldığımız dokuyu da
iletmeye çalışırım.
"Biz 11 Kişilik İyi
Bir Ekiptik; Sezen Aksu, Sertab Erener, Levent Yüksel, ..."
SORU:
Diğer sanatçı arkadaşlarınıza şiir ve
bestelerinizi verirken nelere dikkat edersiniz?
CEVAP:Ben
vermiyorum, kendileri alıyorlar. Ben ürettiklerime herkese veririm. Amaç bu
zaten. Üretmek ve paylaşmak.
SORU:
Bu güne dek hangi sanatçılarla ortak
çalışmalarınız oldu? Kimlerden etkilendiniz, kimleri etkilediniz.
CEVAP:
Bir dönem Sezen Aksu, Uğur Yücel ve Levent Yüksel'le bir çalışmamız olmuştu,
güzeldi. Onun dışında bağlama çalan herkesi etkilemişimdir.
SORU:
Sanatçıların bir şey üretmesi , için ille de
zoru görmesi mi gerekir?
CEVAP:
Hayır bu şart değil. Çok iyi şartlarda yaşayıp da çok duyarlı ve güzel eser
veren insanlar vardır. Öte yandan çok zor şartlarda yaşayıp zorlukları farkına
vardığı ve yeteneği olduğu halde bunu kullanmayan insanlarda var. Kısaca
sanat ve üretim insanın dünyaya ne kadar aydınlık bir pencereden baktığıyla
ilgili. Niyetiyle ilgili.
"Sanatçıların Özel
Hayatlarıyla Değil Onların Sundukları Işıkla İlgilenmek Lazım"
SORU:
Muzaffer Özdemir müzik dışında neleri sever,
nelerden hoşlanır?
CEVAP:Okumak
okumak okumak, son yıllarda okumak ve yazmak benim işim oldu, fabrika gibi
üretiyorum.5 ayrı yerel gazetede köşe yazarlığı yapıyorum.16 tane kitabım var.
Toplum sanatçının verdiği ışığa yönelmeli
SORU:
Sanatçıların dünya görüşleri değiştiğinde
normal bir insandan daha fazla tepki alabiliyor. Böyle bir durumda sanatçı nasıl
davranmalı? Toplum sanatçıyı nasıl görmeli.
CEVAP: Toplum sanatçının verdiği ışığa
yönelmeli. Sanatçı Muzaffer Özdemir'le vatandaş Muzaffer Özdemir i
birbirine karıştırmamalı. İnsan olarak hiç birimiz dört dörtlük değiliz. Ben de
değilim. Yani toplum; sanatçıların açtığı ufukla yol bulmalı, hayatlarıyla
değil. Sözün özü hepimiz birbirimizin hayatlarını kolaylaştırmalıyız.
Hem
kim niçin bir sanatçının özelini merak etsin ki?
Bunun kime ne yararı olabilir? Kısaca buna gerek yok, üstelik bu doğru bir
davranış da olmaz. Bence toplum bir sanatçının özeliyle ilgilenme hakkını
kendinde görüyorsa mahalle bakkalının da tüpçüsünün özel hayatını da merak
etsin.
Bunlar hoş şeyler değil. İnsanlar sanatçıların
verdikleri eserlerle sundukları aydınlıkla ilgilensin, gereksiz konularla
canlarını sıkmasın, kimsenin özel hayatıyla fazlaca oyalanmasın.
SORU:
Hayal kurmak, umudun da göstergesidir,
sizin bundan sonra hayata geçirmek istediğiniz düşünceleriz neler?
CEVAP:Çok
biriktirdiğime inanıyorum, temiz şeyler biriktirdim. Yazmak istiyorum.
SORU:
Sizin eserlerinize bakınca "Bir sanatçı daha ne
yapabilir diye düşünüyor insan" Ancak süreç bitmiyor ve devinim devam ediyor.
Gelecek planlarınız neler? Dinleyicileriniz sizi nerelerde izleyebilir?
CEVAP:Bu
yıl 35.sanat yılımı kutluyorum. Yaklaşık 20 ilde etkinliklerimiz olacak. 22
Kasım Cumartesi günü Mecidiyeköy'de Park Restoranda sanatçı
arkadaşlarımızla çalıp söyleyeceğiz .
SORU: Şu ana kadar ben size bir şeyler
sormaya çalıştım. Peki sizin söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?
CEVAP:Söylemek
istediğim çok şey var ve onları da önümüzdeki yıllarda çıkacak kitaplarımda
söyleyeceğim.
-Sevgili Muzaffer Özdemir aklınızın aydınlığına
sorular sorduk, teşekkür ederiz.
Röportaj: Figen Füsun
Pehlivan
Görüntü yönetmeni ve
Kurgu: Tevfik Elçioğlu
Genel Sayfa Editörü: Tevfik Elçioğlu
Grafik Saati Mail:
Copyright: Bu röportajın
kaynak gösterilmeden kullanımı halinde, kullanan kişi ya da kurumlar
hakkında hayır dua edilmeyecek ve "Oh oh ne iyi yapmışsınız da kaynak
göstermeden kullanmışsınız denilmeyecektir. Bu yazı; yazıda adı geçen kişi ya da
kurumlar hariç kimse ya da hiçbir kurum tarafından alıntı sınırlarını aşan
boyutlarda izin alınmadan ya da (alıntı yapılması halinde) kaynak gösterilmeden
kullanılamaz. Bir kaç cümle ya da bir iki paragrafı aşmamak kaydıyla
alıntı yapılması halinde "grafiksaati.org
Grafik Saati Online Kültür Sanat Dergisinde yayınlanan Figen Füsun
Pehlivan imzalı Muzaffer Özdemir Röportajından
(http://figen-fusun-pehlivan.grafiksaati.org/muzaffer_ozdemir_roportaji.htm
alınmıştır" benzeri şekilde kaynak
belirtilmesi rica olunur. Sevgiler.
|